Terra Cotta Savaşçıları
Terra Cotta, pişmiş toprak anlamına gelen italyanca bir kelimedir. Eski mısır uygarlıklarından itibaren kullanılmaktadır.
Gelelim Terra Cotta savaşçılarına, 1974’te Çin’in Pekin şehrinin 1159 kilometre güney batısında yer alan Lington şehri yakınında su kuyusu kazan köylüler, gerçeğine uygun boyutlarda asker ve at figürleri bulunca oldukça şaşırmışlardır. Binlerce Terra Cotta figürünün günyüzüne çıkarıldığı bu keşif yüzyılın en heyecan verici arkeolojik araştırmlarından birine yol açmıştır. Aslında daha önce 1920 yılında bulunmuş fakat askerleri gören köylü korkarak askerleri tekrar gömmüş ve bu cansız askerlerden haberdar olmak için bir süre beklenilmesi gerekmiş.
Arkeologlar bu yeraltı dünyasını bulup kazdıktan sonra 2000 yıldır uyuyan bu gömüler ışığa çıkmış oldular. Toprak figürler anıt mezarın 1.5 kilometre doğusundaki dört çukurdan üçüne yerleştirilmişlerdir. Birinci çukurda savaşçıların sağ kanadı, ikinci çukurda savaşçıların sol kanadı, üçüncü çukurda ise karargah bulunmuştur. Bu çukurlarda şimdiye kadar yaklaşık 8000 figür bulunmuştur. Piyadeler, okçular, süvariler, at arabacılar hepsi savaşmaya hazır şekilde inşa edilmiştir. 1.60 metre ve 1.70 metre boylarındaki figürlerin herbiri farklı simalar ve yüz ifadelerine sahiptir. Görünüşe göre saldırıya karşı duran askerlerin bazısı ayakta, bazısı ise kılıçları ellerinde öne çömelmiş şekilde durmaktadır. Kimisi zırhlı, kimisi bellerinde kemerli tunikleri ile tozluk ve kare burun ayakkabı giymişlerdir. Subay ve komutanlar diğer askerlerden daha uzun, siyah ve kahverengi zırhlar kuşanmışlardır. Silahları (birçok kılıç ve ok) gerçek; atların yularlarıda bronzdandır.
Her piyadenin saçları topuz şeklinde ve çene altından bantlı kasket takmaktadırlar. Figürler orjinalinde canlı renklerle boyanmış ama sessizce görev başında geçirdikleri 2000 yıl içinde boyaları solmuştur. 6000 tanesi yaklaşık 5 metre derinliğinde, 229 x 61 metre genişlikteki ilk çukurda bulunmuştur. Aralarında piyadeler, okçular ve at arabası kullananlar vardır.
İkinci keşif 1976 Mayıs’ında yapılmıştır. Tam 1400 savaşçı, 64.000 metrekarelik bir alan ve 64 savaş arabası bulunmuştur. Gruplara bölünmüş piyadeler, süvariler, bölük komutanları mevcuttur. İkinci kazıda ortaya çıkan askerler uzun yollara gidip savaşıp dönecek türden askerlere benzemedikleri gibi yüzlerinde taşıdıkları ifadelerde ilk kazıdaki askerlerden farklıdır. Üçüncü kazı 1980 yılında gerçekleşmiştir. Bu kazı alanı en küçük olandır. Sadece bir savaşçı arabası, 6 savaşçı ve az sayıda silah mevcuttur. Bu groptaki savaşçıların özel komutanlar olduğu düşünülmektedir. Dördüncü bir alan daha keşfedilmiştir ama burası boştur. Günümüzde figürlerin çoğunun yer aldığı ilk çukur ziyarete açıktır. Bölgedeki müzede, daha çok figür ile gerçek boyutunun yarısı kadar minyatür ve at arablarının izlenebileceği, kazı çalışmalarının video filmleri gösterilmektedir. 1980’de keşfedilen at arabalarının imparatoru ve saray görevlilerini taşıdıkları düşünülmektedir. Bu kazı alanı ziyaretçilere hayranlık, ürküntü ve geçmişin Çin imparatorluğunun hayat ve savaş biçimlerini sunmaya devam ediyor.
Yurt dışında sergilenmek üzere 20 figür ve onlarca el yapımı obje 2007 yılında Londra, California, Houston ve Washington da ziyaretçi rekorları kırmıştır.
Qin Şhi Huand M.Ö 20 yılında 50 yaşında ölmüştür. Ölümünden çok önce yapılmaya başlanan bu devasa kent ölümünden sonra fazla devam etmemiştir. Mezarı henüz açılmamış ve 43 metre yüksekliğinde bir tümseğin içerisinde yer almaktadır. Çin’de tüm beylikleri yenerek, savaşan devletler dönemine son veren Qin Shi Hung, hanedanlığını kurarak kendini imparator ilan etmiştir. İmparator Huang döneminden önce, eski geleneklere göre hükümdar öldüğünde, hizmetkarları, askerleri, savaş malzemeleri, özel eşyaları ve hatta eşleri ile birlikte gömülürlermiş. İmparator Huang bu korkunç geleneğin devam etmemesi için öldükten sonra kendisine diğer dünyada eşlik etmesi için pişmiş toprak ve bronzdan askerler, hizmetkarlar, savaş arabaları yapılmasını emretmiş ve bu ordunun Çin’de ilklerin hükümdarı olan Qin Shi Huang‘ın mezarına konulduğuna inanılırmış ve burayı inşa edenlerin, sırrı ortaya çıkmaması için öldürülüp yakıldıkları düşünülmektedir. 1974‘teki keşif türünün ne ilk ne de son örneğidir. 1990’da Çin’li arkeologların Xianyang’ın yakınlarındaki tünel ve çukurlardan oluşan bir labirentte içinde binlerce küçük erkek, çocuk ve at figürü olan, yanlarında bronz ve demir silahlar ile tahta arabalar bulunan bir Han mezarlığı daha bulduklarını bildirmişlerdir. Günümüzde hale bu bölgede arkeologlar başka eserlerde bulmak için araştırmalarına devam etmektedirler.