Tac Mahal
Tac Mahal, dünyanın en zarif ve en güzel eserlerinden birisidir, adeta taşa kazınmış bir aşk şiiri gibidir. Ünlü hint ozanı Rabindranath Tagore’nin “Sonsuzluğun yüzünde bir göz yaşı damlası” diye tanımladığı mimari şaheser dünyanın yedi harikasından biri olarak seçilmiştir.
Tac Mahal, Hindistan Türk imparatorunun Timuroğulları hanedanının 5. Hükümdarı Şah Cihan (1593-1666) tarafından, o zamanki imparatorluğun başkenti Delhi’nin 193 kilometre güneyinde bulunan Agra şehrinde Yamuna nehrinin kıyısında yaptırılmıştır. Şah Cihan’nın büyük bir aşkla sevdiği Mümtaz Mahal yada diğer adıyla Ercümend Banu Begüm 1631’de 14. çocuğunu dünyaya getirirken ölmesi sebebiyle, onun hatırasına yaptırılmıştır. 1632 yılında inşaasına başlanan eser, 22 yıl sonra 1654’te tamamlanmıştır.
Binanın yapımında 20.000 işci çalışmıştır. Yapının mimarları, Mimar Sinan’ın talebeleriden Mehmet İsa Efendi ve Mehmet İsmail Efendi ile yapıdaki yazıları yazan Hattat Serdar Efendi’nin eserin yapımı için Şah Cihan tarafından İstanbuldan davet edildikleri söylenmektedir. Mimar olarak bazı isimler anılsada hiç kimsenin ismi resmi olarak kaydedilmemiştir ve kesinlik arz etmez. Nitekim hiçbir mimarın resmi olarak isminin geçmemesinin, sadece burada gömülü olan isimlerin ölümsüzleştirilmesi için özel olarak alınmış bir karar olduğu düşünülmektedir.
Tac Mahal geniş bir avlu içinde, 4 köşesinde 4 minare bulunan 75 metre yüksekliğinde dışı tamamen beyaz mermerden içindeki diğer kısımlar ise kırmızı kum taşı kullanılarak inşa edilmiştir. Mermerler mekana 322 kilometre mesafeden fillerle getirilmiştir. Minareler olası bir depremde ana yapıya zarar vermesin diye dışa doğru hafif eğimlidir, yüksek duvarla çevrili avlu kapısından Tac Mahal ‘ ın bulunduğu bahçeye girilmektedir. Bu kapının, bir kadının yüzünü örten ve nazikçe açılması gereken bir peçe olduğu düşünülmektedir. Bahçe içinde ince uzun bir havuz ve bahçenin sonunda kubbeli yapı yer alır. Kubbenin bir yanında camii diğer yanında simetriyi bozmamak için inşa edilen bir konuk evi mevcuttur.
Bahçe mükemmel simetri esasına dayanmaktadır. Ortada ki havuz ve dört kanaldan çıkan sular, bahçeyi dörde böler. Bahçedeki çok sayıda çeşme ve havuzlar, Vamuna Nehrinden gelen suyla beslenir. Tac Mahal’in içi Hümayun türbesinden esinlenilerek yapılmıştır. Mazdenin bulunduğu ortadaki alana açılan 8 oda vardır. Buralar ölüye Kuran okuyanlar için ayrılmıştır. Yükseklik 82 metre olan kubbe inciyi andırır ve kadını temsil etmektedir, kubbe cenneti, kubbenin oturduğu kare bina Dünya’yı temsil etmektedir. Kubbenin üstünde altınlı bir alem vardır.
Anıtın dört yanına Hattat Serdar Efendi tarafından Yasin süresi’nin tamamı yazılmıştır.
Mermer yüzeylerin içine binlerce değerli ve yarı değerli taş yerleştirilmiştir. Hattatlık eserleri için siyah mermer kullanılmıştır. İnanılmaz bir işçilik ile yapılan delinmiş mermer panolar, güneş ışığı vurduğunda dramatik gölgeler oluşturur. Tac Mahal gün içerisinde farklı renklere bürünür, gündoğumunda pembemsi sonra beyaz görünüme geçer ve ay ışığı ile beraber altınımsı bir renk alır. Efsaneler bu eşsiz özelliğin Mümtaz Mahal’in (Sarayın Süsü) his değişikliklerini yansıttığını söyler.
Bir zamanlar yüzbinlerce akik, sedef ve firuze gömülü olan duvarlarda ayrıca 42 zümrüt, 142 yakut, 625 pırlanta ve 50 adet çok iri inci vardır. Bir zamanlar burada gümüş kapılar, içeride altın parmaklıklar, kraliçenin mezar taşının üzerinde ise incilerle bezeli bir kumaş vardı. Hırsızlar buradan çok sayıda değerli eşya çalmış, kimisi duvarlardaki taşları yerinden çıkarmaya çalışsada bina ihtişamından birşey kaybetmemiştir.
Kubbeli yapının orijinal gümüş kapısı yüzlerce gümüş çiviyle bezelidir, ancak bu kapı çalınmıştır. Bugünkü kapı prinçtendir. Mümtaz Mahal ve Şah Cihan’ın sandukaları üst katta, kubbenin altında yer almaktadır. Sandukaların bulunduğu yerdeki kubbede insan ağzından çıkan her ses 7 kez yankılanacak şekilde bir akustik mevcuttur. Şahın ve eşinin asıl lahitleri ise en alt katta bulunur.
Şah Cihan’ın oğlu Aurangzelo, 1658’de kendini imparator ilan etmiş ve babasını Agra’daki kalede 9 yıl boyunca ölene kadar esir tutmuştur. Şah Cihan’ın kaledeki manzarası Tac Mahal’in uzaktan görüntüsü olmuştur, öldüğünde ise o da Tac Mahal’e gömülmüştür.
Romantik görüntüsü ile herkesi büyüleyen doğulu ve batılı bir çok ünlü yazara ilham kaynağı olan Tac Mahal, Babür mimarisinin zirvesinin temsil etmektedir. Şah Cihandan sonra Evren Cebe Aurangabad da kendi eşi için aynısından yaptırmak istemişsede aynı başarıyı elde edememiştir. Yine Delhi de 100 yıl sonra Safdar Jung 1753’te yani Tac Mahal’den 100 yıl sonra daha iyi bir eser yaptırmak istemiş ama o da bunu başaramamıştır.
Tac Mahal için İngiliz Lordu Edward Lear; “İnsanlar ikiye ayrılır, Tac Mahal‘i görenler ve görmeyenler” sözü ile bu göz kamaştıran yapının mükemmelliğini kendince ifade etmiştir. Günümüzde her yıl milyonlarca turist tarafından ziyaret edilmektedir.
Ziyaret Saatleri ve Konumu
Tac Mahal sabah saat 08:00 ile akşam saat 17:00 arasında ziyaret edilebilir. Giriş ücreti ise 1000 Rupidir.