Petra Antik Kenti

Petra Antik Kenti
Photo by Jorge Fernández Salas / Unsplash

Petra antik kenti, bugün Ürdün sınırları içerisinde Lut gölü ile Akabe körfezi arasında ki 100 km2 alanı kaplayan, adını Yunanca “Taş” anlamına gelen Petra kelimesinden alan ve kadim uygarlıkların izlerini taşıyan görkemli ve hayranlık verici bir antik kenttir. 1985 yılında UNESCO tarafından Dünya kültür mirası listesine alınan kent 2007 de Dünyanın yeni 7 harikasından biri seçilmiştir. Bu listedeki bir diğer dünya harikası olan Machu Picchu ile kardeş şehirdir.

Güney Ürdün deki bir Arap topluluğu olan Nebatiler buraya arap yarımadasından gelmişler. M.Ö 400 ile M.S 106 yılları arasından burada muhteşem bir kent kurmuşlar ve onu geniş bir ticaret krallığının merkezi yapmışlardır. Gazzeden Şam’a, Kızıldenizden Basra körfezine kadar önemli bir ticaret kavşak noktasında olan bu kervan şehri, Arabistan, Mısır, Suriye, Hindistan, Yunan ve Roma’yı birbirine bağlıyor, batıda Romalılar ve Yunanlılar, doğuda ise Persler’le ticaret yapıyorlardı. 

Nebatiler’in şöhreti dönemlerinin en zenginlerinden olmalarındandır. Ticaret sayesinde çok zengin ve nüfuzlu idiler. Nebatiler M.S 106 yılında Romalılar tarafından yıkılması, deprem ve ekonomik sıkıntılardan dolayı gözden düşüp zaman içinde unutulup gitmiştir. Bunun yanısıra Petra’nın bulunduğu bölgede M.Ö 10 bin yılına kadar yaşam izleri bulunur. Bu bulgular görünenin altında çok uzun bir tarihi geçmişi olduğuna işaret eder. Aynı zamanda semavi dinlerde Musa peygamberin Kızıldenizi ikiye ayırdığı düşünülen yerin Petra olduğuna inanılır.

Bin yıldan fazla bir süre kayıp şehir olarak kalan Petra anik kenti 1812 yılında İsviçreli kaşif Johann Bruckhardt tarafından keşfedilinceye kadar sadece göçebe arapların bildiği bir yerdi. Bugün buraya “Wadi Musa” denmektedir. 2200 yıllık bu antik kent, kayaların rengi nedeni ile “Rose City” olarakta biliniyor.

brown and white concrete building on brown rocky mountain during daytime
Photo by Alex Vasey / Unsplash

The Siq : Burası Petra antik kentinin başlangıç noktası, dar yarıklar ve yüksek kayalıklar arasında ilerleyen 1.2 kilometrelik bir geçittir. Bir zamanlar tüccarlar, kervanlar ve gezginler şehrre bu geçitten geçerek giriyorlarmış, depremlerle ayrılmış kumtaşı kayalıklarının yüzyıllarca su taşkınlarıyla oyulması ile meydana gelmiş, yer yer 5 metre genişliğe, 91 – 92 metreye varan yüksekliğiyle şarşırtıcı renklerde ve güzellikte kaya kütleleri ile çevrilidir. Ara ara duvarlarında rölyef ve süslemeleriyle, dünyanın en güzel antik yollarından biridir.

Su Taşıma Sistemi : The Siq’in, hemen giriş kısmında sıradışı bir sistemle inşa ettikleri bir baraj bulunuyor, bu baraj yıkıcı su baskınlarını engellemek için hazırlanmış karmaşık bir mühendislik harikasıdır. Kayaların içerisine açılan 4.8 metre genişlik ve 8 metre yükseklikteki, 30 metre uzunluğundaki Mudhlim tüneli ve karmaşık bir bent sistemiyle The Siq ve El Hazne’nin yıkıcı su baskınlarından korunmasını sağlıyordu. Şehrin farklı noktalarına 20 den fazla sarnıç yaparak su kaynaklarını kalabalık şehre ulaştırmayı başarmışlardır.

El Hazne : Siq geçidinin sonunda Petra’nın en göz alıcı ve ihtişamlı yapısı El Hazne karşınıza çıkar. Büyük sütunlu girişi ve oymaları ile ziyaretçileri kendine hayran bırakan bu yapı 40 metre yüksekliğinde, 27 metre genişliğinde, Gülkurusu rengindeki yek pare kayaların yukarıdan aşağıya doğru senelerce oyulması ile yaratılmıştır. El Hazne’deki figürler Nebatilerin geleneksel mimarisinden çok farklıdır. Batı Akdeniz’de dolaşan pagan Nebatiler farklı kültürlerden etkilenerek onların sanatlarıyla kendi inançlarını birleştirmişlerdir. El Hazne’nin sonrasında dar ve derin vadi geniş bir havzaya açılıyor. Açık pembe rengi toprakla kaplı, çok sayıda kaya mezarı bulunan bir tapınak ve bir amfi tiyatronun bulunduğu kayıp uygarlığın kalıntıları bu bölgeye dağılmış durumdadır.

El Deir : Petra’nın merkezinden yarım saatlik bir tımanış ile manastır yada tapınak diye tanımlanan El Deir’e ulaşılır. Yapının kayadan oyulmuş devasa cephesi hazineyi andırır. 40 metre yüksekliğinde, 46 metre genişiliğindeki cephe ve 8 metrelik kapısıyla içinden geçen insanların kendilerini çok küçük hissetmesine sebep olur.

Petra antika kentiyle ilgili 2016’da çok yeni bir gelişme yaşandı. Arkeologlar uydu görüntülerini ve insansız hava araçlarını kullanarak antik kentin kumlarının altında dev bir yapı keşfetti. Antik kentin 800 metre güneyinde yer alan yapı, henüz ortaya çıkarılmamış olsada, yüzey çalışmalarında bulunan çömlekler platformun M.Ö 2. Yüzyıl ortalarında inşa edilmiş olabileceğini gösterdi.

Ziyaret Saatleri ve Konumu

Petra Antik Kenti yaz ayların da sabah saat 06:00 ile akşam 18:00 aralığında, kız aylarında ise sabah saat 06:00 ile 16:00 aralığında ziyaret edilebilir. Giriş ücreti ise kişi başı 50 Ürdün Dinarıdır.

premium bootstrap themes

Read more

Update cookies preferences