Kubbet-üs-Sahra
Kudüs şehrindeki kutsal yapıların en önemlilerinden biri olan Kubbet-üs Sahra, eski şehirdeki tapınak dağının üzerinde yer alır. Altın kaplamalı görkemli kubbesinden dolayı çoğu zaman aynı avlu içinde bulunan Mescid-i Aksa ile karıştırılan bu yapı Kudüs’ün heryerinden görülür. Müslümanlar ve Yahudiler tarafından kutsal kabul edilen Kubbet-üs Sahra, batılılar tarafından Ömer Camii olarakta tanınır. İslam mimarisindeki ilk kubbeli eserlerden olan yapı, Emevi halifesi Abdülmelik zamanında 687 – 691 yılları arasında yapılmıştır. Ortası kubbeli sekizgen bir planı vardır. Orijinalinin altından yapıldığı söylenen kubbesi 20 metre çapında ve 34 metre yüksekliğindedir. Bu görkemli kubbeyi çok sayıda taş sütun taşımaktadır.
Yapının iç üzeyi Kur’an-ı Kerim sureleri ve çeşitli motiflerle süslenmiştir. Binanın içerisinde, şeritler halinde kitabeler yer almaktadır ve bu kitabelerden bazıları ise kubbenin içine işlenmiştir. Dış cepheler ilk zamanlar cam mozaiklerle kaplı olsa da 16. yüzyılda mermerle kaplanmıştır. Yapının en önemli kısmı Muallak taşıdır. Yapı bu kayanın üzerine inşa edilmiştir. Muallak taşı “Havada asılı duran kaya” anlamına gelir. Bu kayanın en geniş yeri 18 metre, en dar yeri ise 13.5 metredir. Kayanın içine 11 basamak merdivenle inilir. Kayanın iç kısmı yaklaşık 1.5 metre yüksekliğinde boş bir alandır. Muallak taşı ile ilgili çeşitli rivayetler yer almaktadır. Müslümanlar Hz. Muhammed’in miraca yükselme olayında bu kayaya bastığını ve Hz. Muhammed ile birlikte kayanında yükselmeye başladığı, Muhammed’in dönüp “dur” dediğinde kayanın havada asılı kaldığı ve kıyamete kadar orada asılı kalacağına inanılması bunlardan birisidir. Bir diğer rivayet ise İbrahim peygamber, oğlu İsmail’i kurban etmek için bu kayaya yatırmasıdır. Yahudiler ise İsa Mesih’in yeryüzüne indiğinde bu kaya üzerinden insanlara sesleneceğine inanırlar.
1099 yılında Haçlılar Kudüs’ü müslümanlardan alınca Kubbet-üs Sahra’yıda kiliseye çevirmiş ve binanın kuzeyine Hıristiyan din adamları için hücreler yapmışlardır, kubbenin altındaki mağraya ikonalar koymuşlar ve kubbenin tepesine haç yerleştirmişlerdir. Selahaddin Eyyubi, 1187’de Kudüs’ü fethettikten sonra haçlıların yaptığı değişiklikleri büyük ölçüde kaldırtmıştır. Kubbet-üs Sahra, Eyyubi ve Memlük sultanları tarafından zaman zaman tamir edilmiştir. Yavuz Sultan Selim, Kudüs’ü osmanlı topraklarına kattıktan sonra Kudüs, 400 yıl boyunca osmanlıların hakimiyetinde kalmıştır. Fetihten sonra yapı, köklü bir şekilde bakıma alınmış ve dış cephesi çinilerle kaplanmıştır. III. Murat, I. Abdülhamit, II. Mahmut, Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz ve II. Abdülhamit devirlerinde gerekli bakım ve tamirleri yaptırılmıştır. II. Abdülhamit yapının zeminini İran halıları ile döşetip, eskiyen çinileri yeniletmiş ve büyük bir avize astırmıştır.
1927’de Filistin’de meydana gelen depremde yapı büyük hasar almıştır. Ürdün, Arap ülkeleri ve Türkiyenin katkıları ile esaslı bir şekilde tamir ettirilmiştir.
1967 Arap-İsrail savaşından sonra bölgenin kontrolü İsrail’e geçmiştir ve birçok askeri yetkili Kubbet-üs Sahra’nın patlatılarak yok edilmesini savunduysa da bu arzularını gerçekleştirememişlerdir.
Halen İsrail’deki radikal grupların en büyük emellerinden biri olan Süleyman tapınağını yeniden inşa etmek için Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra’nın yıkılması yada başka yere taşınması için her türlü yolu denemektedirler fakat Müslüman aleminde, müslümanlarca kutsal kabul edilen bu yapıları korumak ve buralar da ibadetlerine devam etmek için tüm kararlılıklarıyla İsrail’in bu isteğine karşı çıkmaktadır.