Ağlama Duvarı
Yüzlerce yıldır yahudilerin kutsal kabul ettikleri duvar, Dünyada en çok tanınan ve adı çeşitli olaylarla en çok gündeme gelen yerlerden birisidir.
M.Ö 537 yılında Hz. Süleyman tarafından Kudüs’te yaptırılan ve tarihte “Büyük Tapınak” olarak bilinen bu mabed ilk olarak Babilliler tarafından daha sonrada Romalılar tarafından yakılıp yıkılmıştır. Babilliler, Kudüs’e sefer düzenlemişler ve ardından tapınağıda yok etmişlerdir. İlerleyen zaman içinde Musevi kral Hiradesin oğlu Herod tarafından aynı yere bir tapınak daha inşa ettirilmiş ve M.S 70’de Romalılar tarafından yıkılan bu ikinci mabette içinde bulunan çok sayıdaki kutsal eşya ile birlikte yok edilmiştir.
Tapınağın içindeki kutsal eşyalarla ilgili birçok araştırma, kitap v.b bulunmaktadır. Yahudilerin, Hz. Süleyman’ın Kudüs’te yaptırdığı Mescid-i Aksa’dan kaldığına inandıkları ve kutsal kabul ettikleri bu duvar, bu ikinci tapınağın çevresinin kuşatan duvarın bir kısmıdır.
Yahudilerin İbranice Ha-Kotel, Ha,Ma’aravi (Barı Duvarı) adını verdikleri bu duvar zaman içinde Hıristiyanlığın etkisiyle “Ağlama Duvarı” olarak bilinir hale gelmiştir. Kudüs’ün doğusunda Kubbet-üs Sahra camiisinin de bulunduğu Harem-i Şerif’in batısındaki Tyropean vadisinin kayalık tabanı üzerinde yer alır. M.S 1. Yüzyıldan beri yahudilerce kutsal kabul edilen bir yerdir. Yaklaşık 485 metre uzunluğunda olan ağlama duvarı, toprak üstündeki 24 büyük taş sıra ile yeraltındaki 19 taş sıradan meydana gelir. Yüksekliği 18 metre olup, 6 metresi madeb alanının seviyesini aşmaktadır. Taşlardan bazısının uzunluğu 12 metre, yüksekliği 1 metre ve ağırlığı 1 tondan fazladır.
1967 yılındaki Arap-İsrail (Altı Gün) savaşına kadar duvarın 30 metrelik kısmı ibadet için kullanılıyordu. Osmanlı imparatorluğunun Kudüs’ü feth etmesinden sonra Osmalı, yahudilere Kudüs’e serbestçe girebilme ve ibadet etme özgürlüğü vermiştir. İspanyadan kavulan yahudilerin Kudüs’e göç etme ve burayı ziyaret etme imkanının doğmasından sonra ağlama duvarı yahudiler için devamlı bir dua yeri olmuştur. Özel günler, kutsal tarihler gibi vesilelerle burada dua etmektedirler.
Bu duvar, yüzyıllarca yahudilerdeki dini ve milli şuuru ayakta tutmuştur, inanışlarına göre bu duvar yıkılmayacak ve Tanrı mabedin batı duvarını asla terk etmeyecektir. Osmanlılar Mescid-i Aksa ve Ağlama duvarınıda tamir edip yıkılmaktan korumuşlardır. Zamanla bölgedeki yahudi nüfusunun artmasıyla, yahudiler ağlama duvarının civarındaki evleri yıkmak ve duvarın önüne sıralar koymak istemişler fakat müslümanlar buna mani olmuşlardır. 1929 yılında müslüman ve yahudiler arasında olaylar çıkmış ve Birleşmiş milletler cemiyetinin kurduğu bir heyet tarafından duvarın mülkiyetinin müslümanlara ait olduğu ve yahudilerin orada dua edebilecekleri kararı verilmiştir.
1948 yılında Kudüs’ün doğusunun Ürdün’ün eline geçmesi ile Ürdün, yahudilerin bu duvarı ziyaret etmesini yasaklamış ancak 1967 yılında Arap-İsrail savaşında İsrail Kudüs’ün doğu yakasını işgal etmiş ve bu olay asker ve sivil tüm yahudilerce duvarın önünde kutlanmıştır.
Yahudilerin en büyük arzusu yıkılan mabedi eski ölçülerine göre yeniden inşa etmektir bu da Kubbet-üs Sahra ve Mescid-i Aksa’nın yıkılması anlamına gelmektedir. Bu bölgenin tüm insanlık adına önemli bir kültürel mirası temsil etmesinin yanısıra, böyle bir şeyin müslümanlarca kabul edilmesi mümkün değildir.
Ziyaret Saatleri ve Konumu
24 Saat açıktır.